T24 Haber Merkezi
Demokrat Parti Genel Lider Yardımcısı Cemal Enginyurt ve TİP Sözcüsü Sera Kadıgil, Polonez çalışanlarının hareketine dayanak verdi. Enginyurt, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek “Bak 45 yıllık Cemal Enginyurt’u bile Sera Kadıgil ile komünistlerle birlikte aksiyon yapar hale getirdin. Geleceğin hiç parlak değil Recep Tayyip Erdoğan. Birleşe birleşe kazanacağız. Direne direne kazanacağız” dedi.
Kadıgil ise “Evet o denli bir sistemdeyiz ki gerçekten bir komünistle yan yana emekçi direnişi nasip oldu Cemal Lidere. Uygun ki de o denli oldu. Bizler eşitlik, kardeşlik, özgürlük için, birbirimiz için çalıştığımız bir nizam kurmak istiyoruz” dedi.
İstanbul’un Çatalca ilçesinde bulunan Polonez besin fabrikasında çalışırken Tek Gıda-İş Sendikası’na üye olduktan sonra işten çıkarılan 146 emekçinin direnişi sürüyor. Kod 46 ile işten çıkarılan personellerin fabrika önünde başlattığı direnişe Demokrat Parti Genel Lider Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt ile TİP Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil takviye verdi. Çalışanlarla bir ortaya gelen Enginyurt ve Kadıgil birer konuşma yaptı.
Enginyurt, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a; “45 yıllık Cemal Enginyurt’u bile Sera Kadıgil ile komünistlerle bir arada hareket yapar hale getirdin” diye seslendi. Enginyurt şunları söyledi:
“Adaletiniz batsın yazıklar olsun”
Zulüm denizinde yüzemez gemi. Batırmazsak bize yazıklar olsun. Hatasız yattığımız zindanlarda sizi yatırmazsak bize yazıklar olsun. Polenez sucuk fabrikasındaki personelin hakkını savunmayanlara yazıklar olsun. Burada bir direniş var bu direnişi candan destekliyorum lakin sahiden gelirken gördüğüm görüntüden ötürü da ıstırabımı saraydaki Recep ağabeye iletmek istiyorum. Recep abi, Polenez’de polislerin, İçişleri Bakanlığın o denli barikatlar kurmuş ki gözlerim yaşardı. Ne büyük devlet ne güçlü devletiz. 160 tane personele karşı öylesine bir kalkan oluşturmuşsun ki Türkiye ne büyük devlet diyesim geldi lakin birden aklıma Yunan botları geldi. Polenez’deki emekçiye kalkan koyana kadar Yunan botlarını engelleseydin ya. Maalesef Yunanlı Datça’da, Yunanlı Bodrum’da çay içmeye geliyor. ‘Bir gece apansızın Yunanistan’a gideriz’ diyenler Yunanlıyı gündüz, Datça’da, Bodrum’da konuk ediyor, müsamaha gösteriyor ancak Polonez’de sucuk fabrikasında çalışan çalışana biber gazı, aykırı kelepçe. Yetmiyor, çalışanın hakkını, alın teri, kurumadan verin diyen peygamberin müftüsü olduğunu söyleyen gelip personel düşmanlığı yapıyor. Adaletiniz batsın. Yazıklar olsun.
“Her şeyi kendilerine uygun bir hale getirilmiş”
Güçleri emekçiye yetiyor, güçleri teğmenlere yetiyor, güçleri çiftçiye yetiyor güçleri öğrenciye yetiyor lakin güçleri hiçbir vakit krallık payitahtı taşıyan dostlarına yetmiyor. Suudi Arabistan kalleşken kardeş oluyor, Mısır darbeciyken kardeş oluyor. Birleşik Arap Emirlikleri FETÖ’cüyken kardeş oluyor, Ürdünlüyü savunmak için kardeş oluyorlar. Lakin maalesef bir tek Türkiye Cumhuriyeti’nin işçileriyle kardeş olamıyorlar yazıklar olsun. Artık burada bir emek gayreti var. Sendikal hak gayreti var. Recep Tayyip Erdoğan manda yoğurdu yiyip kestane balını ekmeğini sürerken bizi, sizleri hatırlamıyor. Lakin Recep Tayyip Erdoğan’ın adamları da sizlere hatırlamıyor. Onlar kime hizmet ediyor zengine hizmet ediyor. Onlar kime hizmet ediyor? İngiltere’deki tefecilere hizmet ediyor. Onların kederi millet değil. Onların kaygısı insan değil. Şayet o denli olsaydı kul hakkı yemezler. Komşusu aç iken karnı tok yatan bizden değildir diyen peygambere uygun bir ümmet olurlardı. Fakat bunların din de kendine, diyanet de kendine, her şeyi kendilerine uygun bir hale getirilmiş. Ne istiyor bu beşerler? İnsanca bir sendikal hak, insanca yaşanacak bir maaş. İnsanca toplumsal haklar, insanca sigorta hakları kazanılmış haklar istiyor.
“Size burada sendikal hakkı layık görmeyenlerin saltanatları yıkılacak ve personel iktidar olacak”
Ama kendi oğlunu her şeyden çok düşünen, kendi milletinin insanını düşünmüyor. Boş ekonomist bir oğlu var boş ekonomist Bilal Erdoğan. Artık buradan Bilal’i anlatır üzere bir daha anlatalım. Başımıza ekonomist kesildi. EYT diyor, Türkiye’nin başına en büyük bela diyor. Oğlan kendi de EYT’den emekli olmuş utanmadan EYT’yi suçluyor. Niçin? Babası o denli diyor ya. Onlar da EYT’li emekli düşmanlığına, personel düşmanlığına devam ediyorlar. Onlar ne yaparsa yapsın bu millet susmayacak. Onlar ne söylerse söylesin. Bu millet susmayacak. Bugün burada sayınız az olabilir. 160 bireysiniz. Lakin emin olun Türkiye’de milyonların yüreği sizinle çarpıyor. Türkiye’de milyonlar uğraşınızı destekliyor milyonlar dua yanınızda milyonlar yürekleriyle yanınızda. Ve göreceksiniz bir gün gelecek size burada sendikal hakkı layık görmeyenlerin saltanatları yıkılacak ve emekçi iktidar olacak. Buradan saraya bir davette bulunuyorum. Sosyal medya bakanı Ali Yerlikaya’ya bir davette bulunuyorum. Bu emekçilerden terörist çıkmaz. Bu çalışanlardan polise saldıran çıkmaz. Bu emekçilerden devlet düşmanı çıkmaz. Sen devlet düşmanı arıyorsan, sağına soluna doldurduğun FETÖ’cülere bak. Sen devlet düşmanı arıyorsan Yunan botlarına bak. Hasebiyle bu emekçilerin etrafında polis kardeşleriyle bunları karşı karşıya getirme. O polisler bunların evladı, kardeşi, canları. Lakin siz o kadar vicdansızsınız ki Emniyet Müdürünüzü buraya salıp Emniyet Müdürünüz aracılığıyla bu personellere saldırganlık yapabiliyorsunuz.
“Bak 45 yıllık Cemal Enginyurt’u bile Sera Kadıgil ile komünistlerle bir arada aksiyon yapar hale getirdin”
Şunu unutmayın keser döner, sap döner, bir gün olur, hesap döner. O emniyet müdürü de hesap verecek, o İçişleri Bakanı da hesap verecek ve bu milleti yok sayan Recep Tayyip Erdoğan da bir gün gelip hesap verecek. Ve son olarak Ürdünlü firmaya sesleniyorum. Bugün Recep abin seni koruyor olabilir. Bugün Recep abin sayesinde bu 160 emekçinin sendikal hakkını vermeyip despotizm yapıyor olabilirsin. Bugün sen güçlü olduğunu zannedebilirsin. Ürdünlü fabrika sahibi bir gün iktidar değiştiğinde bu emekçinin hakkını senden sormazsak Allah hesabını bizden sorsun. Senden bunun hesabı sorulacak bunu bu türlü bilesin. İnşallah gayretimiz muvaffakiyetle ulaşır diyorum. Recep Tayyip Erdoğan’a şunu söylüyorum; bu türlü baskıya devam ettikçe bu türlü zulme devam ettikçe kazanan olmuyorsun. Bak 45 yıllık Cemal Enginyurt’u bile Sera Kadıgil ile komünistlerle birlikte aksiyon yapar hale getirdin. Geleceğin hiç parlak değil Recep Tayyip Erdoğan. Birleşe birleşe kazanacağız. Direne direne kazanacağız. Birleşe birleşe kazanacağız. Olağanlaşma yok. Yumuşama yok. Müzakere yok. Gayrete devam diyorum. Gayretinizi canı gönülden destekliyorum. Sağ olun, var olun.
Kadıgil: O denli bir sistemdeyiz ki bir komünistle yan yana personel direnişi nasip oldu
Sera Kadıgil ise şunları söyledi:
Evet o denli bir sistemdeyiz ki sahiden bir komünistle yan yana emekçi direnişi nasip oldu Cemal Lidere. Âlâ ki de o denli oldu. Bizler zira bu lanet mümkünce para yüzünden çalışılan bu dünya nizamı var ya onun yerin tabanına yıkıp onun yerine eşitlik, kardeşlik, özgürlük için, birbirimiz için çalıştığımız bir sistem kurmak istiyoruz. Bütün komünist düşmanlarına da kaygı olsun diyoruz bu. Sevgili personel kardeşlerim. 71’inci günündeyiz bugün. Siz 71’inci günündesiniz. Evet Türkiye birinci günden beri burada emek veren tüm yoldaşlarımın emeklerine sıhhat diyorum bir kez daha. Son geldiğinde 17 nci günündeymişiz ortadan 54 gün geçmiş. Bu 54 gün bizim için çeşitli çalışmalarda geçti değil mi Cemal Lider? Maaşımız falan da yatmaya devam etti. Türkiye’de birçok yerde de bu bu türlü oldu. Lakin bu geçen 54 günde gerimde gördüğünüz, bir birçok bayan 146 emekçi beş kuruş para alamadı bu sürecin birçoklarında biliyor musunuz? Üç kuruş maaşa çalıştırdılar bu insanları yıllarca. Daha evvel geldiğimizde anlattık. Ardımda bir Aynur abla vardı. 20 yıldır burada çalışıyor 16 bin lira maaş, taban fiyat bile vermiyorlar bir bayana.
“Arkamdaki emekçi kardeşlerimin hayatı çalınıyor”
Birbirinden tehlikeli kimyasallarla her gün paklık yaptırıyorlardı, bir tane hami elbiseyi çok görüyorlardı bu insanlara. Müsaade hakkını çok görüyorlardı. Yeri geliyordu 48 saat üst üste çalıştırıyorlardı bu insanları, bunlara karşın minimum fiyatı bile çok görüyorlardı. Ne yaptılar? Tek besin işe üye olalım, ne var hukukun bize verdiği bir tane hak var sendikalı olalım. Bir ortaya gelelim hakkımızı savunalım istediler. Ne oldu? Bu insanların emeği ile, kendi çocuklarını özel okullarda okutan o işverenler var ya, 146 emekçiyi ahlaksız diye bu iş yerinden yok para çaldı diye o kod var ya onunla işten attılar. İşsizlik maaşı alamıyorlar lisana kolay 71 gün. Burada 71 gündür direnen kız kardeşlerim sayesinde nihayet işsizlik maaşına kavuştular. Ne kadar sordunuz mu? Kimisi 12 bin liraya, kimisi 14 bin liraya, kimisi 15 bin liraya çocuk okutmaya çalışıyorlar şu anda. Okullar açıldı şu anda ve hala bu direniş sürüyor. O işverenler yerlerine aldıkları taşeron personellerle bu işe devam ediyorlar. Onların cebinden eksilen bir şey olmadı. Ardımdaki emekçi kardeşlerimin hayatı çalınıyor.
“Polisleri yığıp bu insanlara eziyet ettiremezsin”
Ve evet biz buraya ne kurallarda geliyoruz? Bunu gerçekten bütün Türkiye’nin duymasını istiyorum ben. Biz buraya yürürken iki milletvekili olarak 350 metre polis barikatıyla yürüyoruz. Her yeri tutmuşlar. Çatalca’dayız şu an arkadaşlar Çatalca’da. Bu türlü kuş uçmaz Kervan geçmez bir yerindeyiz İstanbul’un. Olağanda şurada bir bayan yürüse tecavüze uğrayıp öldürülse polisin gelmesi bir hafta sürer. Lakin bir emekçi burada hakkını arayınca ne hikmetse coplarla gözaltı otomobilleriyle aksi kelepçelerle tutukladılar bu insanları. Cürümleri ne? Cürümleri ne bu insanların? Rüşvet mi vermişler Amerika’daki siyasetçilere? Ne hata işlemişler? Bu ülkenin parasını mı çalmışlar. Yok haklarını aramışlar. Kapısı polis dolu, fabrikanın önünde seslerini duyurmak istedikleri için karşıt kelepçeyle, azapla gözaltına alındı ya bu beşerler. Ayıp değil mi? Hata değil mi? Bu nasıl siyaset? Gerçekten toplumsal medya bakanı demek lazım Sayın Ali Yerlikaya. Buradaki gelip çalışanları ziyaret edip ne oluyor burada diyeceğin yerde polisleri yığıp bu insanlara eziyet ettiremezsin kardeşim sen. Ve sanıyorlar ki sevgili arkadaşlar sanıyorlar ki bu türlü geçer. Beş gün geçer 10 gün geçer, 50 günde erirler, 60 gündür erirler. Hele bir kış gelsin de ben onların uzunluğunun ölçüsünü görürüm. Lakin onlara da ardımda direnen bahadır yürekli bütün bayanlar ismine söylüyorum ki çok beklersiniz kardeşim. Biz de size yedirilecek hak yok. Bu çalışanlar yalnız değil. Her vakit yanınızdayız arkadaşlar. Lütfen vazgeçmeyin. Cüretiniz bizlere güç, varlığınız bizlere umut veriyor. Allah’ınıza kurban diyorum. Davet ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Sağ olun kardeşim.”